Demirden Sevdam
                             
 
 
AYKUT AKTÜY'ÜN
 TÜM YAZILARINI OKUMAK İÇİN 

TIKLAYIN


Demirden Sevdam (Umutlara Yolculuklar)

            Ömrümüz boyunca hepimiz yolculuk yapmışızdır. Her ne sebepten olursa olsun, illaki bir yerden bir yere, bir sebeple, bir araçla gitmişizdir. Bende gittim tabii ki. Hem de çok kez… Öğrencilik hayatım başladı başlayalı daha da bir gidip-gelir oldum. Öğrencisi olduğum Sivas iline, kaç kere gidip geldim ben bile sayamam. Bahsetmek istediğim ise, bu gidiş gelişlerde hangi aracı kullandığım. Öyle ki, küçüklüğümden beri sevdalısı olduğum Trenlerle daha iç içe olma fırsatı yakaladım. Birçok farklı kişilik, farklı hayatlar tanıdım. Birkaç macera yaşadım. Ve öğrendim ki, boşuna sevmiyorum trenleri. Boşuna sevdalısı değilim…
 
            Dediğim gibi herkes genelde yolculuk yapmıştır bir kerede olsa. Bu yolculuklarda kullanılan araç genelde otobüs olur haliyle. Daha hızlı ve daha rahat olduğunu düşünür herkes. Ben ise trenleri küçüklüğümden beri sevmişimdir. Ortaokula başladığım ve birinci sınıfı bitirdiğim yaz tatilinde ailemle birlikte, Adapazarı’ndan Haydarpaşa’ya trenle gitmiştik. İlk tren yolculuğumdu ve çok sevmiştim. Sözün özü ki, hayran kalmıştım bu teknoloji harikası devasa odalara.
 
            Teknoloji harikası diyorum ki, kesinlikle öyle. Benim gibi düşünmeyenler elbette vardır ama size birkaç cümle ile açıklayayım. Bir düşünün, otoyolları yapmak, uçak pistlerini yapmak, rıhtımları yapmak, aslında demiryolu hatlarını yapmaktan çok daha kolaydır. Kilometrelerce demir yığınını nasıl döşeyebiliyorlar bir düşünün. Günümüz teknolojisi ile biraz daha kolay evet, ama aklınızı biraz eskilere, tarihe götürün. Osmanlı devletinin sona erme dönemlerine yakın zamanlardan bu yana demiryolu ülkemizde önemli bir yer edindi. Şu anda, Eskişehir-Ankara ve İstanbul-Kars güzergâhları arasında hala değiştirilmemiş ve kullanımı süren, Almanların ve İngilizlerin ortak yapımları olan demiryolu hatları bulunmakta. Nasıl oluyor da kilometrelerce döşenmiş ve sağlam kalabiliyor hiç düşündünüz mü? Yaklaşık 6-7 tonluk trenler nasıl oluyor da devrilmeden saatte 90 km. hız yapabiliyor o iki demirin üzerinde? Arabalar dört teker üzerinde malum, uçakların motorlarında itme kuvveti var, gemiler, feribotlar vb. deniz taşıtları zaten suyun kaldırma mucizesi ile ayakta. Trenlerinde kendince bir sistemi var tabii ki, ama yapımındaki hassasiyet bazında, diğer üç ulaşım aracının yanında hayli detaylı bir sistemdir. Bunun yanında ölüm oranının en az olduğu ulaşım aracıdır. En çok kaza ise malum trafiklerde gerçekleşiyor. İçişleri Bakanlığının açıkladığı verilere göre 2007 yılının ilk 10 ayında trafik kazalarında tam 4 bin 311 kişi hayatını kaybetti. Yine bu 10 aylık dönemde 675 bin kazada 159 bin kişi yaralandı. Bir başka ifadeyle 2007 yılında her gün ortalama 14 insanımız yollarda can verdi. Bu rakam sadece olay yeri kaybı, sonrasını içermiyor. Bir yılda trafik kurbanlarının sayısı 5 bini aşıyor.
 
            Tablo bu kadar korkunçken, araştırmalar, karayolunun demiryoluna göre, kaza sayısı bakımından 22 kat, ölü sayısı bakımından 8 kat, yaralı sayısı bakımından da 17.7 kat daha tehlikeli olduğunu ortaya koyuyor. Ölüm riski, 1 milyar yolcu-km başına demiryollarında 17 iken karayollarında 140.
 
            Bu bilgilerle biraz iç karartmış olabilirim. Yani ölüm oranları, risk içerikleri gibi bilgiler verdim. Ama bunları demiryollarının güvenliği bakımından kanıt olarak yazdım buraya. Sonuçta ölüm geldi mi nerde olursanız olun, fark etmez.
 
            Tabii bu kadar negatiflik yanında kısaca pozitif durumlardan bahsedeyim. Trenler otobüslere göre daha rahattır. Hızları ve bekleme süreleri ne kadar dezavantaj olsa da, acelesi olmayanlar için çok rahat, sıcak ve samimi bir ortamdır trenler. Temizlik bakımından da iyi sayılır. Son dönemde yolculuk yapma fırsatı bulduğum Doğu Ekspresi, Erzurum Ekspresi ve 4 Eylül Mavi trenleri, gayet tercihi makul ulaşım araçları. Ben genelde Doğu Ekspresi ile gidip geliyorum. Geçtiği yollar ise hiç otobüslerin kat ettiği yollara benzemiyor inanın. Sanki farklı bir coğrafyada, size özel yollardan gidiyorsunuz. Türkiye’nin, yeşilliklerini, güzelliklerini, çoraklıklarını, sarp kayalarını, göllerini, ırmaklarını, her şeyi görme fırsatı buluyorsunuz. Vagon içlerinde ise çok farklı hayatlarla karşılaşıyorsunuz. Orta yaşlı ve yaşı biraz daha ilerlemiş amcalar bazen öyle koyu sohbetlere giriyorlar ki, dinlemekten büyük haz alıyorsunuz. Kitap okumak, müzik dinlemek içinde çok uygun bir platformdur trenler. Hatta yeni aşkların başladığına bile tanık olmuşumdur inanın.
 
            Geçtiğim garlardan ise en çok Ankara garını seviyorum. Çok büyük ve gelişmiş duruyor bana göre. Gerçi Haydarpaşa ile kıyaslanamaz ama Ankara’yı da sevdiğimden gözüme güzel geliyor garı da. (Tabii Sakarya’mı sevdiğim kadar sevmiyorum Ankara’yı). Bunun dışında trende yolculuk yaparken aç kalma lüksünüz yok. Tren, insana paylaşmayı da öğretiyor inanın. Farklı hayatlar, farklı hikâyeler ve derin bir paylaşma duygusu. Herkesin yediği içtiği, sizinde erzağınız oluveriyor bir an. Nazik ikramları geri çeviremiyorsunuz.
            Bunların dışında Cumhuriyet’in ilanından bu yana demiryollarımızın fazla gelişememesi de beni düşündüren bir nokta. Cumhuriyet’in ilanında 1.378 km. olan demiryolu uzunluğu, Atatürk'ün vefatına kadar geçen 15 yılda 6.890 km ye ancak ulaşmış. Rakamlar o tarihten bu yana bir arpa boyu yol almadığımızı gösteriyor. Atatürk'ün vefatından bugüne kadar geçen 66 yılda sadece 4.032 km. demiryolu yapılmış. Teknolojiyi geriden takip ettiğimizin de bir göstergesi bu durum.
            Sonuç olarak, çok sevdiğim, ileri teknoloji ürünü bu yollar, bu dev arabalar, bu demir ağlar, büyük yıllar unutulmuş. Yinede geç olsa hatırlanması beni sevindirdi. Tüvasaş’ın aldığı yeni ihaleler, Kardemir’in ürettiği %100 yerli raylar, hızlı tren projeleri, onarılan yollarla demiryolları yavaş yavaş diriliyor.
            Benim size tavsiyem ise, yol çok uzun olsun-olmasın, ömrünüzde bir kere trene binin. Olumsuzluklarını göreceksiniz elbet. Ama anlattıklarım kadarıyla olumlu yönlerini görmeye ve iklim cenneti ülkemizde tren yolculuklarının nasıl bir feyzi olduğunu anlamaya çalışın.
Ulu önder M. Kemal Atatürk’ün dediği gibi;
“Medeniyetin bugünkü araçlarını hatta bugünkü fikriyatını demiryolu haricinde yaygınlaştırabilmek zordur. Demiryolu refah ve uygarlık yoludur…”
“01. 11. 1924” 
Aykut Aktüy
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol