SİMYACININ YAĞI

                             
 
 
ADEM PEHLİVAN'IN
 TÜM YAZILARINI OKUMAK İÇİN 

TIKLAYIN


SİMYACININ YAĞI
 
Efendim bildiğiniz gibi simyacı romanında mutluluğun sırrına vakıf olmak isteyen bir genç bilge kişinin yanına gider. Bilge kişi ona mutluluğun sırrını öğretecektir. Bilge kişi simyacıya içinde yağ bulunan bir kaşık verir. Sarayını bu kaşıkla beraber gezmesini ama içindeki yağı kesinlikle dökmemesini tembih eder. Kahramanımız sarayı elindeki kaşık ile gezer dolaşır ayrıca da saraydaki güzellikler dikkat eder ama bu yüzeysel kalır. Daha çok kaşıktaki yağı dökmemeye özen gösterir. Bilgenin yanına geldiğinde saraydaki güzellikler ile ilgili sorulara muhatap olan kahramanımız bilgenin dedikleri hiçbir şeye dikkat etmemiş olduğunu anlar.
 
Daha sonra yine elindeki yağ dolu kaşıkla tekrar saray gezintisine çıkar. Fakat bu sefer bilgenin söylediği güzelliklere alıcı gözüyle bakacak,inceleyecektir. Sonunda bilge kişinin yanına geldiğinde sarayın ihtişamından etkilenmiş bir vaziyettedir ve büyük bir haz duymuştur. Fakat kaşıktaki yağı dökmüştür.
 
Kahramanımız dersini almıştır bilgeden. Bilge ona “bak evladım dünyadaki bütün kötülükleri,olumsuz düşünceleri,stresleri,belki de ölümü unutursan yaşamaktır büyük zevk alır ve mutluluğa ulaşmış olursun” tarzında bir cevap vererek olayı bağlar ve dersini verir.
 
Evet şimdi asıl konum olan bu olaya benim penceremden olayı İslami açıdan değerlendirmem var. Eğer baktığımız pencereden ölümü  kötü anılacak birşey olarak görüyor ve hikayedeki  kaşıktaki dökülmemesi gereken yağı bilgenin dediği kötü nitelikteki şeylere bir sayıyorsak ölüm bizden uzak olmalı ve onu hiç düşünmemeliyiz. Oysaki İslam ölümü her an hatırdan çıkarmamamızı emrediyor ve burada bir tezat oluşuyor.
 
İnancımıza göre Müslümanlar ın dünya hayatı eza ve cefa içinde geçer,ecrini ahirette alır. Müslümanın dünyada mutluluk veren bir hayatı yoktur olmamalıdır da. Kendini başkalarına adamış bir insan nasıl rahat olabilir ki!
 
Bilgenin verdiği kaşık içindeki yağı biz dersimiz için Allah ın bize verdiği beden,irade vs sayarsak biz bu emanetleri sahibinin bize verdiği kılavuzda belirttiği gibi temkinli kullanmalıyız. Fazla zevk u safa ya dalmamalı emirler doğrultusunda öte dünyadaki yerimiz olan cennete Allah ın rızasını almış bir biçimde kazasız belasız varmalıyız. Bu noktada şu gözümüze çarpıyor. Eğer durum böyleyse müslümanın işi tabii ki zevk için yaşayanlarda daha zordur. Hem nefsini kontrol altında tutuyor;hem dünyadaki sırları çözmeye çalışıyor hem ahiretine azık hazırlıyor orası için de ayrıca çalışıyor.
 
Peki o zaman ölümü güzel bir biçimde nasıl karşılarız? nasıl olacak da ölümü her zaman için aklımızda bulunduracak ve ondan korkumuz kalmayacak şekilde onu karşılayacağız.
 
İslami inanışımıza göre ölümü sık sık hatırlamak, insanda ölüm korkusu ve acısını azaltır belki de onu hiç hissettirmez. Nasıl ki tanımadığımız birini aniden korkunç bir silüette gördüğümüzde irkilir korkarız aynı şekilde eğer bilinen fakat zihinden uzak tutulmaya çalışılan ölüm de bize yabancı olarak aniden geldiğinde bizi hafakanlar basar ve balyoz gibi başımıza bir darbe olur. Yine faraza  yüzüne aşina olduğumuz biri sürekli aklımızda olur da aniden karşımıza çıksa pek korkmaz ve irkilmeyiz ve onu normal karşılar belki de tebessüm ederiz.Durum böyle olunca da bizim zihnimizden silmek istediğimiz o ölüm hatırda tutularak ömrümüze yayılır ve acısını paylaştırırsak ölüm acımız bize acı değil zevk verir vesselam. 
Adem PEHLİVAN
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol